Veysel Eroğlu, İstanbullu'ların 22 Mart Dünya Su Günü'nü kutladı
Prof. Dr. Veysel Eroğlu, İstanbullu'ların 22 Mart Dünya Su Günü'nü kutladı.
Bütün aziz İstanbullu’ların 22 Mart Dünya Su Günü’nü gönülden kutluyorum.
Su gibi aziz olunuz…
İstanbul daima suyla yoğrulmuş bir şehirdir. Ancak tarih boyunca şehre su temini hep önemli bir mes’ele olmuştur. Kısacası İstanbul, tarih boyunca suya hasret kalmıştır. İmparatorlar ve Padişahlar İstanbul’un su mes’elesiyle bizzat ilgilenmişlerdir. Kanuni Sultan Süleyman, İstanbul’un su mes’elesini çözmesi için Mimar Sinan’ı bizzat vazifelendirmiştir. Dolayısıyla İstanbul’un su mes’elesini günümüz esasında değil, geçmişle birlikte değerlendirmek gerekmektedir.
1994 ÖNCESİ İSTANBUL’A ÇEVRE FACİASI YAŞATTILAR…
Hafıza-i beşer nisyan ile malüldür. Yani insan hafızası unutkandır. Özellikle 30 yaşının altındaki İstanbulluların daha iyi bilmesi için 1994 öncesini hatırlamakta fayda vardır. Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip ERDOĞAN; Büyükşehir Belediye Başkanı olmadan yani 1994 öncesinde şehri çevreleyen çöp dağları ve açıktan akan lağım suları yüzünden İstanbul kirlilikten geçemiyordu. En kalabalık caddelerde bile çöp dağları oluşmuştu. Haliç adeta bir lağım çukuruydu. Hiçbir canlı yaşamıyordu.
İstanbul; susuzluk, kanalizasyon sularının doğrudan sokaklardan ve derelerden akması, çöp dağları ve Haliç’in lağıma dönmüş durumu yüzünden yaşanamaz bir şehir haline gelmişti. Şehri bu hale getiren malum zihniyetin bugün çıkıp konunun uzmanıymış gibi konuşması şaşkınlığa sebep olmaktadır. İstanbul’u çevre felaketiyle yaşanamaz bir hale getiren malum zihniyet yüzünden, yabancı ülkeler İstanbul’da bulunan Konsoloslarına çevre tazminatı adı altında ödeme yapıyorlardı. Gazeteler, şehrin kirli havası ve pis kokusu sebebiyle promosyon olarak gaz maskesi dağıtıyorlardı.
İSTANBUL’UN SUSUZLUKLA MÜCADELESİ VE İSKİ SKANDALI…
Malum olduğu üzere 1994 yılından önce İstanbul’un nüfusu 6,5 milyondu. Şehrin nüfusu yılda takriben 400.000 artarken, buna bağlı olarak içmesuyu ihtiyacı da artmaktaydı. Bu duruma rağmen o zamanki idarecilerin su kaynaklarını zamanında geliştirememesinden dolayı mevcut kaynaklar yetersiz kalıyordu. İSKİ Skandalı diye tabir edilen skandal aslında şehri yönetemeyen malum zihniyetin skandalıdır. 1994 öncesi İstanbul’u yönetemeyenler susuzluktan şehri Kerbela’ya çevirmişti.
Musluklardan günlerce su akmadığı için vatandaşlar semtler arası mekik dokuyordu. Kadınlar ellerinde bidon ve kovalarla su tankeri yolu gözlüyordu. Mahalle aralarında benzin satar gibi su satış istasyonları kurulmuş, İstanbullular parayla su almak için su satış istasyonları kuyruğuna girmişlerdi. Şehirde su turizmi başlamıştı. İstanbulluların en büyük arzusu “haftada bir gün verilecek suya razıyız ama hangi gün verileceğini bilmek” idi.
1994 öncesinde İstanbul; suyu akmayan, binaların bodrumlarına büyük depoların yapıldığı, mutfak ve banyoları su bidonları ile dolu bir şehir haline gelmişti. İstanbul’un su şebekelerinde %65 kayıp olduğu için şehre günde ancak 250.000 m3 ila 300.000 m3 arasında su temin edilebiliyordu. Altyapı yoktu veya tamamen eleğe dönmüştü. Kurak dönemlerde ise çok az miktarda su iletilebiliyordu. Hatta Terkos Gölüne Karadeniz’den deniz suyu katılıyordu.
Susuzluk sebebiyle kolera vakıaları artmış, salgın hastalıklar insan sağlığını tehdit eder hale gelmişti. Özellikle çocuklarda bitlenme hadiseleri sıklıkla görülmeye başlamıştı. İstanbul’da o dönemde yaşanan su sıkıntısı karikatürlere dahi mevzu bahis olmuştu. Suya hasret kalmış İstanbullular isyan bayrağını açmış, her gün İBB ve İSKİ önünde protesto gösterileri yapıyordu. Belediye şehri yönetemiyordu. Ayrıca sürekli borç alıyordu ve o tarihte İSKİ’nin borcu 1,5 milyar $’a yükselmişti.
CADDE VE SOKAKLARDA ÇÖP DAĞLARI OLUŞMUŞTU…
1994 öncesi malum zihniyet, çöpleri toplayamıyordu. Şehrin her yerinde çöp dağları oluşmuştu. Bu çöp dağları 1993 yılında bir ağıta dönüştü. Bir çöp dağına dönüşen Ümraniye’deki Hekimbaşı çöplüğünde biriken metan gazının sıkışması sebebiyle bir volkan gibi patladı. Bu çöp faciası, 40 gecekonduyu yuttu ve maalesef 38 vatandaşımız hayatını kaybettiği için yüreğimiz dağlanmıştı.
HALİÇ’İN DURUMU İÇLER ACISIYDI…
İstanbul’un gözbebeği olan Haliç, diğer adıyla Altınboynuz, üzerinde sandal sefalarının yapıldığı, sularında balıkların tutulduğu muhteşem bir tabiat harikasıydı. 1994 öncesi İstanbul’da yaşanan çevre kirliliğinden Haliç de nasibini almıştı. 1994 yılından önce ağır kokuların yükseldiği Haliç, hiçbir canlının yaşayamadığı, adeta bir lağım çukuru halindeydi. Su yerine balçık şeklinde bir çamur tabakası oluşmuştu. Atıksular ve çamurla tamamen dolmuş olan Haliç’in rengi değişmiş, pis kokusu uzaklardan hissedilir hale gelmiş, deniz motorları ile ulaşım durmuştu. O dönemde Haliç’te ve kıyılarda hiçbir canlı yaşayamadığı gibi, pis koku kilometrelerce öteden hissedilmekteydi.
İstanbul’daki bütün plajlar kapatılmış, denize girilebilecek hiçbir yer kalmamıştı. Organik maddelerin havasız ayrışmasından doğan metan, hidrojen sülfür gibi gazların kokusu kilometrelerce öteden hissedilir hale gelmişti. Velhasıl Haliç utanılacak bir durumdaydı. Bütün bunlar beraberinde sağlık problemlerinin artmasına sebep olmuştu. Haliç’in bu kirliliği sadece İstanbulluların değil bütün ülkenin gündemindeydi.
1994 öncesi İstanbul’da oluşan atık suların sadece %5’i toplanıp ön arıtmadan geçiyor, geri kalan %95’i Haliç’e, derelere ve doğrudan denize akıyordu. Haliç için hayali projeler yapılmıştı. Bu projelerden birinde “Haliç artık kurtulamaz, Haliç’i hafriyat topraklarıyla dolduralım, ortasından da bir dere geçsin” şeklindeki bir projeye maalesef ödül dahi verilmişti.
İSTANBUL ARADIĞI LİDERİ BULDU…
Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı seçildiği 27 Mart 1994 tarihi, İstanbul ve İstanbullular için bir milat olmuştur. Sayın Cumhurbaşkanımız, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı seçilince beni de İSKİ Genel Müdürü olarak vazifelendirdi. İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve İSKİ, malum zihniyetin yaşanılamaz hale getirdiği şehri, Dünya’nın en güzel ve en yaşanılabilir şehri haline getirmiştir.
İSTANBUL’UN İÇMESUYU MES’ELESİNİ KÖKÜNDEN ÇÖZDÜK…
5 Mayıs 1994 Cuma günü İSKİ Genel Müdürü olarak vazifeye başladım. Tecrübem ve yaptığım çalışmalar neticesinde 1 Ocak 1995 Saat 08.59’da su kesintisine son vereceğiz dedik ve bunu başardık. 7 Dereden 7 Tepeye suyu ilettik. Istranca derelerinin ilk barajı olan Düzdere Barajının temelini 21.07.1994 tarihinde yeniden attık. Çünkü ihale edilmiş fakat malum zihniyetin skandalı sebebiyle hiçbir ilerleme kaydedilmemişti. En küçük baraj olan Düzdere’de sadece bir oda büyüklüğünde dolu savak inşa edilmişti. Diğer 6 derenin projesi dahi yoktu.
1995 yılında Istıranca Dereleri Projelerinin 1. Kademesini teşkil eden; Düzdere, Kuzulu Dere ve Büyükdere Barajlarını; 1997 ile 2000 yılları arasında da 2. Kademeyi teşkil eden; Elmalıdere, Sultanbahçedere, Kazandere ve Papuçdere Barajlarını hizmete aldık.
Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliğinde İSKİ’nin yürüttüğü çalışmalar ile 7 dere 7 tepeyle buluşturulmuş ve yıllık 235 milyon m3 su şehre getirilmiştir. İSKİ ayrıca 1996 yılında Şile Keson kuyularını ve 1998 yılında da Sazlıdere Barajını hizmete alarak yıllık 85 milyon m3 su daha devreye alınmıştır.
1994 yılından 2019 yılına kadar 25 yılda İstanbul’a muazzam içmesuyu yatırımları yaptık. İSKİ Genel Müdürlüğü olarak 600 adet tesis hizmete aldık. Dev isale hatları, İçmesuyu arıtma tesisleri, Terfi merkezleri, İçme suyu hazneleri ve Şebeke hatları inşa ettik. İstanbul’umuzda her noktaya su ulaştırmak için 300.000 kW gücünde 79 terfi merkezi ve 800.000 m3 suyu depolayabilecek 61 büyük su haznesi inşa ettik. Su kaynaklarının ve su dağıtımının optimum yönetilmesi için ileri su kumanda sistemi (SCADA) kurduk. Böylece İstanbul’un su hasretine son verilmiş ve İstanbul’da Su Medeniyeti yeniden tesis edilmiştir. Daha sonra Yeşilçay Sistemi Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın Başbakanlığı döneminde 31 Mayıs 2003 tarihinde hizmete alınarak, İstanbul’a yılda 145 milyon m3 ilave su daha verilmiştir.
SU KAYNAKLARININ KAPASİTESİNİ 10 KATINA ÇIKARTTIK…
1994 ile 2019 yılları arasında yaptığımız çalışmalar neticesinde su kaynaklarının kapasitesi büyük oranda geliştirilmiştir. Geçmişte su verilemezken su kaynakları 10 katına çıkartılmış ve İstanbul suya doymuştur.
İsale hattı uzunluğu 227 km’den 2.602 km’ye, içmesuyu şebeke hattının uzunluğunu ise 19.146 km’ye ulaştırdık. Bu büyüklükteki uzunluk ekvator uzunluğunun yarısına tekabül etmektedir. Eski borular değiştirildi. Böylece şebekelerin içmesuyu kaybını %65’ten %25’e düşürdük.
Dünyanın en ileri içmesuyu arıtma tesislerini İstanbul’a kazandırdık. Bu tesisler ise; Fatih Sultan Mehmet İçmesuyu Arıtma Tesisi, Cumhuriyet İçmesuyu Arıtma Tesisi, Kağıthane İçmesuyu Arıtma Tesisi, Ömerli Muradiye İçmesuyu Arıtma Tesisi, Yavuz Sultan Selim İçmesuyu Arıtma Tesisi, İkitelli 2. Bayezıt İçmesuyu Arıtma Tesisidir.
Bu tesislerin halihazır kapasitesi günlük 4,4 milyon m3’tür. İstanbul’un halihazır su ihtiyacı günlük 3 milyon m3 olmasına rağmen su ihtiyacının 1,5 katı kapasitede içmesuyu arıtma tesislerini hizmete aldık.
SUSUZLUKTAN KERBELA’YA DÖNMÜŞ İSTANBUL’A AVRUPA BİRLİĞİ STANDARTLARINDA SU VERDİK…
Yaptığımız çok ileri içmesuyu arıtma tesislerinin çıkış suyunda ve şebekede
163 parametrenin analizi yapılabilmektedir. Kağıthane’de ileri teknoloji ile donatılmış modern bir laboratuvar kurduk. TSE, Dünya Sağlık Teşkilatı, ABD Çevre Koruma Ajansı ve Avrupa Birliği standartlarına uygun su verilmeye başlanmıştı.
Geçmişte sadece Aksaray’da İstanbul abonelerine hizmet verilmeye çalışılıyordu. 1994 yılından sonra İstanbul’a yayılmış 30 İSKİ Şube Müdürlüğü tesis edilerek müşterilere daha kaliteli ve hızlı hizmet sunulmaktadır. En ileri bilgi işlem merkezini kurduk. Yabancı yazılımları çöpe attık, kendi yazılımlarımızı yazdık. İleri teknoloji ile müşteri memnuniyetinde %97’ye ulaşıldı. Türkiye’de ilk defa Coğrafi Bilgi Sistemini (CBS) İSKİ’de hayata geçirdik. Artık İstanbul’un altında ve üstünde ne varsa CBS ile görülebilmektedir. Bu maksatla Kağıthane’de AKOM’u kurduk.
İstanbul’u, 1994 öncesinde 6,5 milyon nüfuslu şehre yeterli içmesuyu sağlayamayan malum zihniyetten devralmıştık. Yaptığımız çalışmalarla, nüfusu 18 milyona ulaşan İstanbul’u, musluklarından kesintisiz su akan bir şehir haline getirdik.
Burada şu hususu belirtmekte fayda var. Halihazırdaki Büyükşehir Belediyesindeki malum zihniyet İstanbul’a 1 litre dahi ilave su getirememiştir.
İSTANBUL’UN UZUN VADELİ İÇMESUYU MES’ELESİNİ ÇÖZDÜK…
1994 öncesi İstanbul’da yaşanan büyük su sıkıntısını, Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın Büyükşehir Belediye Başkanı olduğu dönemde Allah’a şükür biz çözdük. Ardından gelen Belediye Başkanlarımız döneminde de hem İSKİ hem de DSİ marifetiyle yeni projeler geliştirdik. İstanbul 18 milyon nüfusu ile pek çok ülkeden daha fazla nüfusa sahip bir şehirdir.
Dolayısıyla bu büyüklükteki bir şehrin gelecek 10 yılını, 20 yılını ve hatta 50 yılını planlamamız gerekmekteydi. Bu büyüklükteki bir şehri tek kaynağa bağlamak asla kabul edilemezdi.
1994 öncesi yaşanan sıkıntıları tekrar yaşamamak için İstanbul’a köklü çözüm olacak Yeşilçay ve Melen Projelerini hayata geçirdik. İstanbul’un içmesuyu ihtiyacını uzun vadede teminat altına alan Büyük Melen Projesi, Cumhuriyet tarihinin en büyük içmesuyu temin projesidir. Melen Projesi, toplam 4 safhadan müteşekkil olup nihai safhası tamamlandığında İstanbul’a yıllık takriben 1 milyar m3 ilave su temin edilecektir.
Projenin ilk 3 safhası tamamlanmış olup, 4. safhasında ise çalışmaların devam etmektedir. Projenin birinci kademesi 2007 yılında vuku bulan büyük kuraklık yüzünden öne çekilerek Ekim 2007‘de devreye alınmıştır. Melen Regülatöründen alınan su, inşa ettiğimiz isale hattı ile 20 Ekim 2007 saat 16.59’da Ömerli Barajına aktarılmış, Böylece İstanbul maruz kalacağı büyük susuzluktan kurtarılmıştır.
İkinci merhalede Cumhuriyet İçmesuyu Arıtma Tesisi ile Asya ve Avrupa’yı birbirine bağlayan, bitmiş çapı 4 metre ve uzunluğu 5.551 metre olan dev boğaz tüneli inşa edilmiştir. Bu tünel deniz seviyesinin 135 metre altından geçmektedir. İkinci merhale inşaat çalışmaları 12.12.2012’de tamamlanarak Sayın Cumhurbaşkanımızın katıldığı açılış merasimiyle Melen suyu; Boğaz Geçiş Tünelinden Kâğıthane Arıtma Tesisine ileterek Avrupa yakasına verilmiştir. Böylece Melen Suyu’nun Asya’dan Avrupa’ya geçişi sağlanmıştır.
Projenin üçüncü merhalesinde ise inşa edilen iki ayrı isale hattı tamamlanmıştır. Böylece Büyük Melen suyu; Ömerli Barajı’na, Cumhuriyet Arıtma Tesisine ve Boğaz geçişiyle Avrupa Yakasına tam kapasite ile aktarılması sağlanmıştır.
Projenin dördüncü kademesi ise Melen Barajıdır. Melen Barajı da İstanbul’un içmesuyu arz-talep grafiğine göre DSİ tarafından planlandığı gibi yürütülmektedir.
Burada şu hususu belirtmekte fayda vardır. Bazı malum kişiler Melen’i dilene dolamışlardır. Ancak Yeşilçay ve Melen Projeleri olmasaydı İstanbul susuz kalacaktı. Çünkü mevcut İBB Başkanı İstanbullulara 1 litre dahi ilave su getirememiştir. Yeşilçay’dan Aralık 2003 tarihinden beri İstanbul’umuza su iletilmektedir. Melen suyu ise 26 Ekim 2007 tarihinden itibaren İstanbul’a iletilmektedir. Misal olarak 2023 yılında İstanbul’un su ihtiyacının takriben %67’si Melen ve Yeşilçay’dan sağlanmaktadır. Velhasıl Melen’siz İstanbul bu İBB yönetimiyle susuzdu.
Netice olarak yaptığımız barajlar, isale hatları, arıtma tesisleri, içmesuyu hazneleri, terfi merkezleri ve yenilediğimiz içmesuyu şebekesiyle Kerbala’ya dönmüş olarak aldığımız İstanbul’u suya kavuşturduk. Ayrıca kanalizasyon sistemleri, atıksu kollektörleri, atıksu tünelleri ve atıksu arıtma tesisleri inşa edilmiş ve İstanbul’un atıksularının %99’u dönemimizde toplanmış, bunların tamamı arıtma tesislerine bağlanmıştır.
Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın Belediye Başkanlığı döneminde ve sonraki süreçte Haliç İstanbul’a yakışır bir şekilde korunmuş ve İstanbul’un incisi olarak kazanılmıştır. İstanbul’a en büyük çevre yatırımları dönemimizde kazandırılmıştır.
1994–2019 yılları arasında yaptığımız alt ve üst yapı tesisleriyle şehrin çevre problemlerini çözdük, uzun vadede su ihtiyacını karşıladık. Fakat İstanbul büyüyen gelişen dinamik bir şehir olduğu için bu tesislerin işletilmesi çok önemlidir. İstanbul’a sürekli su vermek için bütün tesisler mükemmel olsa dahi yetmez! Kadim İstanbul’umuza ve burada yaşayan aziz kardeşlerimize kesintisiz su vermek için bilgi, tecrübe, şevk ve heyecan ile akıllı bir işletme elzemdir.
Bu vesileyle bütün vatandaşlarımızın 22 Mart Dünya Su Gününü gönülden tebrik ediyor,
Aziz İstanbulluları hürmet ve muhabbetle selamlıyorum.
Su Gibi Aziz Olunuz…